Nostaljinin penceresinden Yedikule
Rus malı Mundlos dikiş makinesinin kolunu çeviren eli belli belirsiz titriyor. Bütün telaşı, belki de altı ay aradan sonra aldığı siparişi zamanında yetiştirememe korkusundan. Yelek cebine iki kat dikiş geçtikten sonra işini bırakıp camdan dışarıyı seyretmeye dalıyor...
Kastamonu'nun Taşköprü kazasından İstanbul'a göç ettiklerinde on yaşına yeni basmıştı. Küheylan Sokak'ta iki göz odaydı ilk oturduklan ev. Terzi Yorgo Karoloza'nın dili, memleketinde Terzi Eşrefin yanında sürfile çekmenin ötesine geçmeyi başaramamış bu çırak adayına "hayır" demeye el vermemişti. O zamanlar Singer dikiş makinesi revaçtaydı. Yüce'yi makinenin başına oturtmuş, gözlerini pedalı çeviren ayaklarına dikmişti.
- Görüntüleme: 9727
Tunca Geceleri
İki kapısı olan yazlık sinemamız çok büyüktü. Cadde kapısı bahçe zeminine göre daha yüksekte olduğundan sinemaya 14-15 basamaklı rahat bir merdivenle inilirdi.
Mayıs ayı ile birlikte bahçe duvarları ile akasya ve çitlembik ağaçlarının gövdeleri kireç badana yapılır, her taraf temizlenir, kırık sandalyeler tamir edilir ve yeni sezona hazır hale getirilirdi. 1970’lerin başlarında televizyon henüz yaygınlaşmamıştı, yazlık sinemalar bizim uzun yaz gecelerindeki en büyük eğlencemizdi.
- Görüntüleme: 6775
İETT’nin ilk Kadın biletçisi : Ayşe Tuncalılar
1960`lı yıllarda İETT Genel Müdürü Sedat Erkoğlu, otobüslerde daha nezih bir ortam yaratacağı düşüncesiyle kadın biletçi istihdam etmeye karar verir. Çeşitli zorlu imtihanlardan geçen 20 kadın memur işe alınır. İlk sıradaki memur Yedikule Tunca sinemasının sahibi rahmetli Edip Tuncalılar’ın eşi Ayşe Tuncalılar hanımefendidir.
- Görüntüleme: 6133
Altshom Jeumond
(4 ARALIK 1955 - 1 EYLÜL 2010)
Sabahları işimize, okulumuza hep seninle gittik, akşamları seninle döndük evimize.. Eminönü’nün cıvıl cıvıl çarşılarını sen öğrettin bize; Florya’nın çamlarını,tertemiz denizini seninle keşfettik. İlk randevularımıza sen yetiştirdin bizi..
- Görüntüleme: 8570
Pazarları Samatya nefis oluyormuş!
Samatya’da sahil gazinolarında gramofondan gelen şarkılara eşlik ederken, balıkçı kayıklarını izliyor, deniz banyosu yapanların kahkahalarını duyuyor, duayenlerin anılarına kulak kabartıyoruz…
Dünyanın en güzel şehirlerinden İstanbul,1950’li yıllara kadar denizle iç içe yaşıyordu. ’50’lerdeki göçle birlikte yaşanan nüfus artışı ulaşım sorununu ortaya çıkarınca, şehrin sahillerine yol yapma ihtiyacı doğdu. Samatya’nın tarihi boyunca denizle iç içe olan yaşantısı da sahil yolu yapımıyla sonlandı. Oysa adını bile sahilindeki kumlardan almış; Bizanslılar, sahilinden kum çıkarıldığı için ona ‘kumluk’ anlamına gelen ‘Psamathion’ adını vermişti.
- Görüntüleme: 10039
Sayfa 1 / 7