Adalar ve Tarih
İstanbul adaları tarih boyunca pek çok isme sahip olmuştur.Bunlar;Evliya adaları Kesiş adaları- Ruh adaları- Cin adalari-Halka adalari, Prens adalari-Kızıl adalar gibi. Bunların en yaygın ve dünyaca tanınan PRENS ADALARI dır. Nedeni de Roma devrinden, Bizans devrinin sonrasına kadar asillerin, prenslerin, hatta kraliçelerin adalara sürgün edilerek buralarda çeşitli işkence görerek öldürülmeleridir.
Heybeliada nen en yaygın isimleri Dimoniso,Khalky, Halkitis ve Halki dır. Halk arasında en çok kullanılan HALKİ olmuştur. Çam limanındaki bakır madeni ilk defa Demoniso isimli bir vatandaş çalıştırdığı için adaya bu isim konulmuş, İsa'dan önce 4. yy. kadar işletildiği ve o zamanlar bakır en kıymetli madenler-den birisi olduğu ve içinden altın çıktığı için uzun süre heybeli adanın ismi Demoniso olarak kalmıştır.Yunanca Halkos bakır demektir ve HALKİ sözcüğüde Halkostan gelmektedir. Eskiden cevher denizin içinden çıkartılırmış tır, Çam Limanı da bu nedenle kazıla kazıla ay biçimini almış. Bakırdan altını yıran da Konstantin isimli bir patrik olmuştur. Adalarda bol miktarda demir madeni vardır ada topraklarının kırmızı olmasıda bu nedenledir. En çok demir madeni çıkan yer Büyükada'nın doğusundaki yerdir buraya bu nedenle MADEN denilir.
ADALARIN TARİHİ
Büyükada
Adaların en büyüğü ve adalar ilçesinin merkezi konumundadır.Tracedilerle dolu,ilgi çekici tarihi vardır.Birçok Bizans imparator ve imparotireçelerinin sürgün yeri oluşuyla ünlüdür.
Tarihte:MEGALE,PRİNKİPOS,DEMONİSSİA, PRİNKEPO,KIZILADA, PRENS ADASI olarak isimleri geçmiştir. Büyükada'nın kimisi ayakta kalmış kimisi de tümüyle harap olmuş ve günümüze ancak önemsiz kalıntı ve izleri ulaşabilmiş tarihi yapıların hemen hemen hepsi dini yapılardır.Bu yapılar içerisinde manastırlar önemli yer tutmaktadır.En ünlüsü KADINLAR MANASTIRI(Aya irini)'dir. Maden mahallesinin yayıldığı alanlarda kurulmuş bu manastır tümüyle yıkılmış günümüze ancak bazı izleri ulaşabilmiştir. Adadaki diğer üç manastır şunlardır. Karacabey koyunda AYİOS NİKOLAOS manastırı adanın ortasındaki tepede yer alan HİRİSTOS manastırı ve yüce tepedeki AYİOS YEORİOS(Aya yorgi) manastırlarıdır. Adada ki kimi manastır kilisesi olan 9 Rum Ortodoks kiliselerinin adları şöyledir: AYİOS YEORİOS, AYİOS, HARALAMBOS, AYİA VHALERNA, AYİİ APUSTOLİ ve AYİİ PANAİA. Adada bu kiliseler dışında ayrıca bir ermeni ve bir Latin Katolik kilisesi,bir sinagog ve bir Rum yetimhanesi bulunmaktadır. Adada ki dört tarihi ayazma ise şunlardır: AYİOS KONSTANTİNOS, AYİA FOTİNİ, AYİA PARASKEVİ ve AYİOS YEORİOS olarak geçmektedir. Büyükada'nın günümüze hiç bir izi ulaşamıyan diğer tarihi yapılar arasında Bizans döneminde inşaa edilen üç kale(Pirgos), Hapishane, Liman, Karye köyü önemlidir.
Adanın tarihinde adı geçen ünlülerin sayısı bir hayli kabarıktır. Bu ünlüler arasında İmparatoriçe İRİNİ, Prenses EUPHROSİNA, İmparatoriçe ZEO, BALTAOĞLU SÜLEYMAN bey ve KEÇİZADE FUAT Paşa Büyükada tarihine damgasını vurmuş ünlü simalardır. Adaların en eski ikinci camisi Büyükadadadır. Tepeköy yamacındaki HAMİDİYE CAMİİ 2.Abdulhamid'in buyruğuyla 1895 yılında inşaa edilmiştir. Kuzey-Güney doğrultusunda uzanan Büyükada coğrafi yapı bakımından bir boyun ile ayrılmış iki tepe görünümündedir. Güney'de yükselen YÜCE TEPE(Ayios Yeorios),kuzey'de yükselen İSA TEPESİ(Hristos)'dur.Adanın diğer iki önemli tepesi NEVRUZ(Tepeköy) ile AVCI TEPESİ'dir.
Heybeliada
Rıhtımın arkasındaki düzlük adanın ilk yerleşim bölgesidir. Eskiden rıhtım yoktu çakıllı sahil vardı. Bazı yapılar deniz üstündeydi. Mendireğe yakın bölgede deniz hamamları vardı. Sahilden içerlere doğru gidince, tek katlı iki katlı ahşap evlerden oluşan bir köy gelirdi. Burada genellikle balıkçılar otururdu. Kilisede şimdiki yerindeydi fakat önü denizdi. Küçük köy zamanla gelişti, yukarıda camiinin bulunduğu yere kadar uzandı. Caminin olduğu yerden plaja kadar uzanan yöreye "AMBELA" üzüm bağları denilirdi. Antik devirlerde burada bakır madeni işleten DİMONİSİON'un adına atfen ve rumca bakır anlamına gelen "Halkos" bozma olarak HALKİ diye anılırmış.
Antik dönemlerde işloetilen maden ocağı Çam Limanında idi ve ada bakır kadar zengin demir de ihtiva etmekteydi. Manastırlar ve kiliseler bakımından zengin olan ada Heybeliada dır Tarihçiler manastırların ilk inşaa tarihleri üzerine iki fikri ileri sürerler. Birincisine göre yapıların kuruluşu 9.yy.öncesine, diğerine göre ise 9.yy.sonralarına doğrudur. Bu ikincisini ileri sürenler yapıları ikonoklazma döneminin ünlü patriklerinden FOTİOSUN kurduğunu söylerler. Fotios ilk kez 857-867,ikinci kez 878-886yılları arasında patriklik yapmıştır. 860 yılında adaları yağmalayan Rus kazak korsanlarının AY TRİADA' yı yağmaladıkları bilindiğine göre Fotios manastırı ilk patriklik döneminde yaptırılmıştır.Rus kazakların yağmalamasından sonra onarılan ve adeta inşaa edilen manastırda Patrik İOSİF tarafından kütüphane kurulmuştur. Manastırı canlandırmak için buraya keşişler yerleşmiş deri üzerine el yazmalarıyla kütüphaneyi zenginleştirmişlerdir.Manuel Kommenin 1158 yıllarında kaleme aldığı listede adı geçen manastır AYA TRİA'dır.Bu yıllardan İstanbul'un Türkler tarafından fethine kadar manastırlar hakkında pek fazla şeyler yazılmamıştır. Bu manastır sağır keşiş tarafından 1772 yılında onarılmış 1831 yılnda ise yanmıştır. Yangında büyük hasar olmuş ve İstanbul Patriği 4.GERMANOS tarafından eskiden daha görkemli olarak inşaa ettirerek 1844 yılında Ortodoks din adamı yetiştirmek üzere öğretime açılmıştır. 1894 yılındaki depremde yıkılan bu bina İstanbul'lu zengin Rumların, Rus, Yunan ve Sırp kiliselereinin yardımlarıyla yeniden inşaa edilmiştir. Bugün Papaz okulu dediğimiz üç katlı kagir bina budur ve mimarı Fotiyadis'tir. Okulun Ortodoks dünyasındaki önemli bir yeri olup, bu okulu bitirenler dünya'nın her bir tarafına yayılıp, Ortodoks kiliselerinin başına geçmişlerdir.
MERYEM ANA kilisesi 1341 yılında 5.İoannes Palaiologostarafından yaptırılmış, 1624 yılında rus korsanları tarafından yağmalanmıştır. 1672 yılında kilise hariç etrafındakiler tamamen yanmış 1797 yeniden restore edilmiştir
TERKİ DÜNYA MANASTIRI ve arseniyos kilisesi 1868'de Hristos manastırından yetişmiş bir Papaz tarafından yapıldığı bilinmektedir. 1894 depreminden sonra yeniden yapılan ahşap bir yapıdır. Hz.Meryem, Aya Sypridon, Hz.İbrahim'in ikonaları bu kilisede bulunmaktadır.
AYA YORGİ Uçurum manastırı 1758 yılında Patrik 3.İonikios Karacas tarafından inşa edilmiştir. Uçurumun dibinde deniz kenarından kaya içinden çıkan suyu vardır. İonikos Karacas 1793 yılına kadar Heybelide bu manastırda oturmuş, vefatından sonrada kendisini bu bahçeye gömdürmüştür.
AYA NİKOLA KİLİSESİ Bu kilise pek eski olmayıp,burada mevcut olan ve inşa tarihi bilinmeyen kilisenin yerineyapılmıştır. Bu kilise o zamanın ilk yerleşim bölgesinin etrafındaymış. Bu kilisede İsa'nın 12 havarisinin tasviri vardır. Bunlardan dördü incili yazan azizlerdir
Burgazadası
Adanın tarihinde Patrik METEDİOS'un burada geçirdiği zindan yaşamı büyük önem taşır. Burgazadasının tarihinde adı geçen diğer önemli ünlüler şunlardır:Büyük İskender'in meşhur generali Antigonos ve oğlu Demetrius Poliorcete, İmparator makedonyalı Vasil, İmparator Papa 2.Mihal(keke Mihail)'dir. Burgazada'sıda tarihte diğer adalar gibi çeşitli adlarla anılmıştır.ANTİGONİ, PANORMUN, CASTRUM, PANARMOS, PİRGES, EREBİNTUSİBURGAZLU bilinen eski adlarıdır. Burgazın kimisi ayakta kalmış kimisi yıkılmış tarihi yapıtların hemen hemen hepsi tamamen dini yapılardır. Hristos manastırı, Ayios Yeorios manastırı, Aya yani kilisesi Hristos manastırı, Avusturya Saint Georges hastahanesi, Ayios Loanis ayazması gibi. Adanın tek camiisi olan Burgazada Camii İstanbul'un fethinin 500.yıl dönümünde 1953'te inşaa edilmiş ve ibadete açılmıştır. Burgazada'sı çağımızdaki ününü SAİT FAİK ABASIYANIK'a borçludur. Bu sanatçı adanın simgesi durumuna gelmiştir. Oturduğu ev müze olarak düzenlenmiş,ayrıca adanın iskele çıkışında denizden kazanılmış meydana bu kişinin adı verilmiştir. Burgazada'sının rağbet gören gezinti yerleri kıyı boyunca uzanan Gezinti caddesi, İsa tepesi, Medeni bey burnu, Çamoka cennet yolu, Barbaros mevkii, Kalpazankaya, Çamlık ve çiçek bahçeleri adanın diğer görülecek yerleridir.
Kınalıada
Bu adada digerleri gibi manastir adasidir.Imparatorlarin,imparatoriçelerin sürgün yeri olmustur. 1071 Malazgirt savasinda Selçuklu sultani Alpaslan'a tutsak düsen Romanos Diagonos,Istanbul'a dönünce tahtan indirilerek,adadaki yukari manastira kapatilmis ve ömrünün sonuna kadar burada kalmistir.Kinaliada tarihinde adi geçen diger ünlü kisiler sunlardir:Imparator 5.Leon,Imparator 1.Mikael Rhangabe,Imparator 1.Romen Lekapiros ve General Vartanios.Kinaliada'nin tarihteki eski isimleri PORT,PROTY,AKONI, AKONIDIS olarak geçmektedir.Adanin kimisi ayakta kalmis kimisi yikilmis,günümüze ancak önemsiz kalinti ve izleri kalmis tarihi yapitlar sunlardir:
Asagi manastir,Vartanios Manastir kilisesi,Panaia,Surp Lusovoriç ermeni kiliseleri,Askitaria kesishanesiHristos mezarligidir.
Romanos Diagenes disinda Kinaliadada yatan diger ünlü kisiler sunlardir:
Iparator 5.Leon,Imparator 1.Mikael Rhangabe,Sinyosoglu. Fazil Ahmet AYKAÇ Kinaliadanin simgesi olmus edebiyatçidir.Burada modern uslupta insaa edilmis camiisi ünlüdür. Anadolu'nun Türklesmesi sürecinin baslangici sayilan MALAZGIRT Savasi ayni zamanda Romanos Diagonesin Kinalida noktalanan trajik sonun baslangicidir. Selçuklu hükümdari Alpaslana yenik düsen Romanos Imparatorluktan azledilmis,daha sonra Andronikos tarafindan Tarsus ovasinda yakalanarak Istanbul'a getirilmistir.Getirilirken Kütahya civarinda gözleri daglanarak kör edilip,Kinaliadada kendi yaptirdigi manastira kapatilmisti.
ADALARIN COĞRAFİ YAPISI
Adalar, İstanbul’un doğal zenginliğini pekiştiren ceolojik oluşumlardır. ceolojik ve topografik yapı bakımından dördüncü zaman başlarında bir çöküntü ile KOCAELİ YARIMADASI’ndan ayrılmış kara parçaları olduğu kabul edilmektedir. Adalar, dünyamızın oluşumu sırasında, Trakya /Kocaeli penepleninin yer yer alçalıp yükselmesi, bilhassa Boğazların açılıp, güney bölümünün deniz sularının altında kalması sonucu, bu peneplenin sular üzerinde kalmış parçalarıdır.
Doğa, eşsiz güzellikte yarattığı İstanbul tablosunu en son ADALAR’ı renklendirerek noktalamıştır.”Constantinople” adlı eserinde adaların oluşumunu anlatan Thomas Allom; bunu, doğanın çırpınmasıyla açıklar. Adalar, İstanbul’un güney-doğusunda guruplanmış olarak bir gerdanlık görünümünde sıralanmaktadırlar.
Adaları, coğrafi dağılımları bakımından merkezi ve çevresel olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür. Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kaşıkadası merkezi grubu oluştururlar. Kınalıada, sedefadası, Tavşanadası, Yassıada ve Sivriada’dan oluşan ikinci grup, ilk grupta yer alan adaları çepeçevre kuşatır.Adalar’ın tamamı,16 Km2yüzölçüme sahip olup, bunun yaklaşık 542 hektarı binalarla kaplıdır. Diğer kısımlar genelde ormanlık, makilik ve kayalıktır.
Adalar’ın kuşbakışı görünümleri sadedir. Kıyılar, genellikle girintisi çıkıntısı fazla olmayan eğriler çizer. Koylar fazla içerlek değildir. Büyükada, düztaban bir ayak izini andırır. Heybeliada, geriye doğru bakan bir serçenin profiline benzer. Burgazada ve Kınalıada dairesel görünümlüdür.
Boyu en uzun ada, Büyükada (5200 metre), eni en geniş ada ise Heybeliada (2000 metre) dır.
ADALARIN İKLİM
İlçenin İklimi, genel olarak İstanbul İklimine benzer. Akdeniz ve Karadeniz İklimleri arasında bir geçiş niteliği gösterir. Akdeniz iklimi, Adalarda’da etkisini açıkça gösterir. Bu iklime özgü yaz kuraklığı, Adalar İkliminin önemli bir özelliğidir. Bu nedenlede sıcaklık, İstanbul ortalamalarına göre yüksektir. Yazları kurak, kışları ve baharları yağışlı geçer.
Adaların rüzgarlar rejimi de İstanbul’la benzerlik gösterir. Durgun bir havanın ardından önce güney rüzgarları başlar, onu kuzey rüzgarları izler. Kışları Balkanlardan esen karayel, Adaları etkisi altına alır. Arada da doğu rüzgarları eser. Mayıs ayından itibaren Karadeniz üstünden esmeye başlayan meltem ile Adalar, yaz gecelerini tatlı bir serinlik içinde geçirir.
Sonbahar, kış ve ilkbaharın ilk aylarında da ılık lodos eser. Adalar İkliminin bir diğer özelliği de sağlığa elverişliliğidir.
ADALAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER
BÜYÜKADA
İstanbul Adaları’nın en büyüğü Büyükada’dır. Yüzölçümü 5,4 kilometrekaredir. Maltepe sahiline uzaklığı ise 2300 metredir.Adalar’da, biri güney diğeri kuzeyde olmak üzere iki tepe bulunur.Güneydeki tepe, 203 metre yükseklikteki Yücetepe’dir. Kuzeydeki tepe ise İsa Tepesi bulunmaktadır. Seyahatnamelerden ve tarihi olaylardan anlaşıldığı kadarıyla Büyükada, Bizans döneminde de, Osmanlı döneminde de hep meskun kalmıştır. 19. Yüzyılın
ilk yarısında 3 bin kadar olduğu tahmin edilen Büyükada’nın nüfusu, Adalar’a vapur işlemeye başladıktan sonra artmış, 20. Yüzyıl başlarında 5 bini aşmıştır. Ada’nın nüfusu bugün 8 bin civarındadır.Ancak ada, yazları günübirlik ziyaretler ve yazlığa gelenler nedeniyle kalabalık olmaktadır.
19. yüzyıl ortalarında Büyükada’yı anlatan yabancılar akşamüstleri iskele çevresindeki şıklığı, zerafeti, sahildeki gezintileri ballandıra ballandıra anlatırlar. 20. Yüzyılın ilk çeyreği boyunca Rumların ağırlık taşıdığı ada halkı ve yazlıkçı gayrimüslimlere ek olarak Osmanlı aydın ve yazarlarının da önemli bir bölümü Büyükada’nın güzelliklerini ve toplumsal atmosferini paylaşmışlardır.
1. Dünya Savaşı ve Cumhuriyet sonrasında Rum halkını kaybeden Büyükada’daki canlılık 1930’lara kadar büyük ölçüde kaybolmuştur. Ancak, 1940’lı yıllara doğru, Cumhuriyet dönemi devlet ileri gelenlerinin ve yüksek bürokrasinin, varlıklı kesimlerin rağbet ettiği bir sayfiye yeri olma özelliğini yeniden kazanmıştır.
Büyükada, bu dönemde yeni köşklerle, özenli ve zevkli yapılarla süslenmiş, İstanbul halkının günlük gezinti yerlerinin de başında yer almıştır.
Adanın Kuzey-Güney doğrultusuna dik olarak çıkan Dil Burnu’nun iki yanındaki Yörük Ali ve Nizam Plajları, Luna Park, Aşıklar, Viranbağ kır gazinoları, korulukları, biri iskeleden başlayıp Ada’nın tüm çevresini dolaşan büyük tur, diğeri Araba Meydanı’ndan başlayıp Dil’den, Aşıklar Kır Gazinosu’ndan Lunapark’a oradan da Maden’e geçerek binildiği noktaya dönülen küçük tur olmak üzere araba turları, Luna Park meydanındaki süslü eşeklerle yapılan geziler Büyükada gezilerinin başlıca eğlenceleri haline gelmiştir.
Ada’nın en yüksek tepesinde Aya Yorgi kilise ve manastırı bulunmaktadır. Buradaki ilk yapı, miladi 6. Yüzyılda inşa edilmiştir. Bu mevkide, bir çok kilise ve manastırın kalıntıları da vardır. Bunlardan bazıları bugüne kadar ulaşmış, bazıları yıkıntı olarak kalmıştır. İsa Tepesi’nde ise Hristos Kilise ve manastırı bulunmaktadır. Kumsal semtindeki Ayios Dimitrios Kilisesi de Ada’nın önemli dini yapılarındandır. Adadaki Ortodoks cemaat, büyük ayinlerini burada yapar.
Büyükada’da bulunan 4 camiden mimari bakımdan en dikkat çekeni 2. Abdülhamid tarafından yaptırılan Hamidiye Camii’dir. Mimari açıdan batı etkisinde inşa edilmiş bulunan bu cami, Ada Camii sokağında bulunmaktadır.
Büyükada’ya, günümüzde Sirkeci, Kabataş ve Bostancı’dan kalkan Ada Vapurları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin deniz otobüsleri ile ulaşmak mümkündür. Adada otomobil yasağı vardır. Bu da, Ada’nın gürültüden uzak, havası temiz bir mevki olarak kalmasını sağlamaktadır.
HEYBELİADA
Heybeliada, İstanbul’un Büyükada’dan sonra en büyük adasıdır. Adaya Heybeliada denilmesinin sebebi, uzaktan bakıldığında adanın yere bırakılmış bir heybeye benzemesidir. İstanbul'un en çok rağbet gören sayfiye yerlerinden biridir. Sadece doğasıyla, temiz havası ve güzellikleriyle değil, Bahriyesi, Sanatoryumu, Ruhban(Papaz) Okulu gibi kurumlarıyla da ünlüdür.
Bugün, adanın nüfusu 7 bin civarındadır. Ancak yaz mevsimlerinde bu nüfus birkaç kat artmaktadır. Yazları günübirlik gelen ziyaretçiler de eklendiğinde, Adanın yaz nüfusunun 50 bini aştığı düşünülebilir.
Diğer adalara olduğu gibi Heybeliada’ya da vapur seferleri 19. Yüzyıl ortalarında yapılmaya başlanmıştır. Zengin Rumlar’ın yaşadığı adada, Bahriye’nin de bulunması nedeniyle önemli miktarda Türk nüfus da yaşamıştır. Adanın nüfusu, 1820’de 800 olarak tespit edilmiş iken vapur seferlerinin başlamasından sonra 2000’e çıkmıştır. Kurtuluş savaşı ve mübadele sırasında diğer adalar gibi sakinleşen Heybeliada, 1950’li yıllarda yeniden canlılığını kazanmaya başlamıştır.
Adanın eni 2700 metre, boyu 1200 metredir. 4 tepeden oluşan Heybeliada, İstanbul adalarının orta yerinde bulunmaktadır. En yüksek tepe Değirmentepe’dir (136 metre) Diğer tepeler, Taşocağı Tepesi, Makarios Tepesi ve Ümit Tepesi’dir. Eski adı Papaz Tepesi olan bu tepe 85 metre yüksekliğinde olup üzerinde Papaz Okulu bulunmaktadır. Adada 4 de liman vardır. Güzel bir koyda bulunan Çam Limanı ile Bahriye Limanı bunların en önemlileridir. Adanın önemli yapıları, Bahriye Okulu, Aye Ofemya Ayazması, Türkiye’nin ilk sanatoryumu olan Heybeliada Sanatoryumu (Kuruluş: 1924), Heybeliada’nın ünlü sakinlerinden olan Hüseyin Rahmi Gürpınar Lisesi, Abbas Halim Paşa Köşkü, Papaz Okulu, diğer dini yapılar ve resmi binalardır.
Adadaki, birine “Büyük Tur”, diğerine “Küçük Tur” denilen iki tur yolunda, yaz mevsimlerinde eşek ve arabalarla turlar yapılır. Küçük Tur'a, Aşıklar Turu da denmektedir. Heybeliada da, İstanbul'un diğer adaları gibi, motorlu araçtan arındırılmıştır.
Evliya Çelebi, Heybeliada’da bir Bostancıbaşı ile birkaç Subaşı askerinin bulunduğunu, adanın gelirinin Kaptan Paşa’ya verildiğini kaydeder.
İstanbul'u en çok yazan ediplerimizden Ahmed Rasim, Heybeliada'da medfundur. Ancak Heybeliada ile ilgili bir eseri bulunmamaktadır. Ahmet Rasim'in yeğeni Yesari Asım'ın Biz Heybeli'de her gece mehtaba çıkardık" şarkısı, Heybeli'deki bir çok şeyden daha ünlüdür. Aziz Nesin, Zeyyat Selimoğlu gibi yazarlar da eserlerinde Heybeliada'dan çokça söz etmişlerdir
BURGAZADASI
Burgazadası, İstanbul Adaları’nın büyüklük olarak üçüncüsüdür. Ada yuvarlak bir biçimdedir ve eni boyu yaklaşık 2 kilometredir. Ada üzerindeki tek tepe Bayrak Tepesi’dir.
Burgazadası, iklimi, sahili, çamları, restore edilmiş zarif köşkleri ile İstanbul’un en sevilen mevkilerinden biridir. Adanın yalı ve köşkleri, güzellikleri ve zerafetleri ile tanınmıştır.
Güzel ahşap köşkler genellikle sahilde Gezinti Caddesi’nde, Kaşıkadası ve Heybeliada’ya bakan tepenin eteklerindeki Gönüllü ve Mehtap sokaklarındadır. Ev fiyatlarının ve kiralarının çok yüksek olması nedeniyle bugün Burgazadası, İstanbul’un zengin kesimlerinin kesimlerinin ve ünlü sanatçıların tercih ettiği pahalı bir sayfiye yeri özelliğindedir. Vapur iskelesinden doğuya doğru gidildiğinde adanın eski plajına ulaşılır.
Buradan Heybeliada’ya doğru uzanan bir burun ve burnu ucunda bir fener vardır. Plajın güneyinde Mezarlık Burnu yer almaktadır. Bu burundaki kaya dönüldüğünde adanın güney kıyılarına gelinir. Burası, Bayrak Tepesi’nin bulunduğu sarp mevkidir. Kıyıdan duvar gibi yükselen
bu tepenin üzerinde Hristos Manastırı vardır.
Aynı yönde kıyıdan devam edilince Kalpazankaya’ya gelinir. Kalpazankaya’nın hemen yanında bulunan küçük koy, Burgaz’ın gezinti yerlerinden biridir. Kalpazankaya’nın güneyinde Marta Koyu, Kuzeybatı tarafında Aya Yorgi Manastırı bulunmaktadır.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Burgazadası’nı şöyle tasvir eder: “Kalesi deniz kıyısında yalçın kayalar üzerinde dört köşe şeddadi tarzda yapılmış küçük bir kaledir. Ada 10 mil genişliktedir. Oldukça verimlidir. 300 kadar bağlı bahçeli tatlı suyu olan kuyulu evleri vardır. Bostancıbaşı idaresinde olup bir Yeniçeri yasakçısı vardır. Halkı Rumdur. Mamur kiliseleri vardır. Keçi ve tavşanı gayet boldur. Dağlardaki bağların hesabı yoktur. Halkı zengin gemicilerdir.”
Türkiye’nin ilk sanatoryumlarından biri 1928 yılında Burgazada da kurulmuştur. Adada 1953 yılına kadar cami yapılmamıştır Fethin 500. Yıldönümü dolayısıyla 1953’te belediyenin verdiği bir arsaya küçük bir cami inşa edilmiştir.
Kır gezintilerinin bir zamanlar çok revaçta olduğu adada, bu gezintiler son zamanlarda azalmıştır. Türk hikayeciliğinin büyük isimlerinden Sait Faik de (Abasıyanık) Burgazadası’nın tanınmış simalarındandır.
Büyükada’da bulunan 4 camiden mimari bakımdan en dikkat çekeni 2. Abdülhamid tarafından yaptırılan Hamidiye Camii’dir. Mimari açıdan batı etkisinde inşa edilmiş bulunan bu cami, Ada Camii sokağında bulunmaktadır.
Büyükada’ya, günümüzde Sirkeci, Kabataş ve Bostancı’dan kalkan Ada Vapurları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin deniz otobüsleri ile ulaşmak mümkündür. Adada otomobil yasağı vardır. Bu da, Ada’nın gürültüden uzak, havası temiz bir mevki olarak kalmasını sağlamaktadır.
KINALIADA
Kınalıada, İstanbul Adaları içinde en küçüklerinden biridir. 1500X1100 kilometre büyüklüğündedir. Kınalıada ismini, üzeri makilerle kaplı olduğu dönemlerde uzaktan kızıla çalan bir görünüme bürünmesi nedeniyle almıştır. Çınar Tepesi, Teşvikiye Tepesi ve Manastır Tepesi olmak üzere üç tepesi vardır.
Kınalıada'da, çok kayalık olması nedeniyle, ağaçlık bulunmamaktadır. Bizans döneminde, surların yapımı için buradaki kayalıklardan taş getirildiği bilinmektedir. Adadan çıkartılan taşlar nedeniyle arazi bozulmuştur. Adada en çok dikkat çeken özellik, Çınar Tepesi'ndeki büyük radyo ve televizyon antenleridir.
Ada, geçmişte suyu ve elektriği de olmadığı için diğer adalardan çok daha sakindir. Ada'ya elktirk 1946 yılında gelmiştir. Önceleri tankerlerle, taşıma suyla idare eden Kınalıada, susuzluktan da 1981 yılında kurtulabilmiştir. Adanın ilk sakinleri Ermenilerdir. Esasen, Osmanlı döneminde Ermenilerin meskun olduğu bir ada olarak bilinmektedir. 1846'da, Adalar'a vapur işlemeye başladıktan sonra Rumlardan ve Türklerden de adaya yerleşenler olmuştur.
Kınalıada'nın nüfusu uzun yıllar bir kaç yüzü geçmemiştir. Daha sonra yeni yerleşimlerle kış nüfusu 2000'e yükselmiştir. Yaz nüfusu 20-30 bin civarındadır.
SEDEFADASI
Adalar'ın yerleşime açık olan en küçük adasıdır. 1300X1100 metre büyüklüğündedir. Üzerindeki bitki örtüsü uzaktan bakıldığında sedefe benzetildiği için Sedefadası adı verilmiştir. Eskiden tavşanı bol olduğu için Tavşanadası adı da kullanılmıştır. Adada iki plaj vardır.
Sedefadası da, diğer İstanbul adaları gibi bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Adanın en önemli sürgünlerinden biri, miladi 857 yılında adaya gönderilen Patrik İgnatios'tur. İgnatios, 10 yıl adada çeşitli işkencelere maruz kalarak yaşadıktan sonra, 867 yılında yeniden patrik seçilmiştir.
Ada, 1850'de Tophane Müşiri Damad Ferid Paşa'nın mülkiyetine geçmiş, paşa adaya zeytin ağaçları dikmiş ve sebze yetiştirmiştir. Paşanın ölümü üzerine ada bakımsız kalmış, 1. Dünya Savaşı sırasında da adanın tüm ağaçları kesilmiştir.
İstanbul'un işgali sırasında müttefiklerin eline geçen Yavuz Zırhlısı uzun süre buraya demirlenmiştir.
Ferid Paşa'nın torunları, adayı seçkin insanların yaşadığı bir yerleşim yeri yapmaya çalışmış, bu amaçla bir konut kooperatifi kurmuş, binlerce ağaç diktirmiş ve villalar inşa ettirmiştir.
YASSIADA
Küçük bir adadır. Eni 185, boyu 740 metredir. Biri sivri, diğeri yassı görünümlü olan iki Hayırsızada'dan yassı olanıdır. Arazisi düzdür, ancak sahilleri genellikle denize dik olarak iner. Kuzey tarafında küçük bir limanı vardır.
Burası da Bizans'ın sürgün yerlerinden biridir. Tarihte, Latinler'in ve Ruslar'ın istilalarına uğramıştır.İstanbul'un fethinden sonra Yassıada ve üzerindeki manastırla ilgilenen olmamıştır.
İngiltere'nin İstanbul Sefiri Sir Henry Bulwer 1859'da adayı satın almış, adada bazı garip, kale gibi binalar inşa ettirmiş ve ziraat yaptırmıştır. Daha sonra ada, Mısır Hıdivi İsmail Paşa'ya satılmıştır. Ancak, İsmail Paşa da adanın imarı ile ilgilenmemiştir.
Yassıada, 1947 yılında Deniz Kuvvetleri tarafından satın alınmış burada modern bir deniz eğitim tesisi kurulmuştur.
Ada'nın asıl şöhreti 27 Mayıs 1960 darbesinden ve burada kurulan mahkeme sonucu Başbakan Adnan Menderes ile birlikte hükümet üyeleri Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idama mahkum edilmelerinden gelmektedir. İhtilal yönetimi, bir "Yüksek Adalet Divanı" kurdurarak, hükümet yetkililerini ve siyasileri bu adada yargılamış ve mahkeme sırasında sivil siyasiler buradaki tesislerde gözaltında tutulmuştur.Yassıada Mahkemeleri'nden sonra tekrar Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na verilen tesiste, 1978 yılına kadar eğitim faaliyetleri devam etmiş, 1993 yılında tesisler İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'ne devredilmiştir.
KAŞIKADASI
Burgazadası'nın hemen doğusunda bulunan küçük bir adadır. Eski adı Pita'dır. Yüzüstü yatırılmış bir kaşığa benzediği için Türkçe'de 'Kaşıkadası' diye adlandırılmıştır. Kuzeyden güneye uzunluğu bir kaç yüz metredir. Adada basit bir iskele ve iki küçük ev bulunmaktadır.
Ada, özel mülkiyettedir. Osmanlı döneminde de, Cumhuriyet döneminde de iskana açılmamıştır. Adanın mülkiyeti 1950'lerde Danon ailesine geçmiştir. Aile, adayı bir turizm şirketine satmıştır. Şirket adada, adanın özelliklerini bozacak bazı tesisler inşa etmeye çalışmış, ancak Ada Dostları Derneği'nin itirazları sonucu inşaat Büyükşehir Belediyesi tarafından durdurulmuştur. Adada bugün herhangi bir tarihi eser kalıntısı mevcut değildir.
TAVŞANADASI
İstanbul Adaları'nın en güneyinde ve İstanbul'a en uzak olanıdır (İstanbul limanına mesafesi 13,5 deniz mili). Kaşıkadası'ndan biraz büyükçedir. Eni boyu 90 metredir.Ağaçsız, çıplak, kayalık bir kara parçasıdır. Üzerinde, 40 metre yüksekliğinde bir tepe bulunmaktadır. Haritalardaki resmi adı "Balıkçı Adası"dır. Tavşanı bol olduğu için Tavşanadası adı verilmiştir. Adada günümüzde de tavşan vardır.
Meskun değildir.
KAYNAK : adalar.bel
- Görüntüleme: 15640